30 Kasım 2013 Cumartesi

Sessizlik

Devlet Tiyatroları'nın bol ödüllü oyunu. 2013 Afife Jale Ödülleri'nde yılın en iyi prodüksiyonu, en başarılı yönetmeni, en başarılı yardımcı erkek oyuncu, 18. Sadri Alışık Ödülleri'nde en başarılı kadın oyuncu, en iyi yardımcı erkek oyuncu, en iyi yapım, en iyi...en...en....en...
Peki ben ne yaptım bu oyunda. Ara verdiklerinde çıkıp oyunun ikinci yarısını seyretmedim. (hayatımda bunu yaptığım ikinci oyun)
Zaten daha önceleri benim bu tiyatro işinden anlamadığımı belirtmiştim. Yoksa bu kadar ödüllü bir oyundan benimde zevk almam gerekirdi. Ama ne yazık ki olmadı.
Oyunun konusu ise aslında ilginç. Ortaçağ İngilteresi'nde iki kadının varolma hikayesi. Onlara yazılan yazgılar karşısındaki sessiz direnişleri. 
Oyun hakkında söylenmesi gereken en önemli not +16 yaş için olduğunu söylemektir. Diyaloglar, espriler genelde bel altı gitmektedir. Eğer benim gibi bunu bilmeden giderseniz uzun süre şaşkınlık yaşayabilirsiniz.
Oyun hakkında hoşuma giden en güzel detay ise hareketli dekoruydu. Hele bir haç ve üzerinde ki İsa'yı canlandıran arkadaş çok başarılıydı.
Umarım sizler benden daha çok keyif alırsınız.
İyi seyirler...



Son Tango

Merhaba,
Devlet Tiyatrosu'nun bu seneki yeni oyunlarından biri. Son Tango. Adı üzerinde tangonun ve müziğin hakim olduğu bir oyun. Biletleri alırken umarım adına yakışır bir oyun olur diye düşünmüştüm. Aynen de öyle oldu.
Aslında oyun Arjantin'de geçen bir Türk filmi metni gibiydi. Fakir kız, fakir oğlan... Ek olarak arkada dönemin siyasi yapısını anlatan öğeler. (Hatta bu öğeler bizlere bu aralar fazlasıyla yakın geliyorlar.) Metinden çok hoşlandım mı emin değilim. Ama dekor, canlı müzik, çok güzel tango yapan güzel kızlar, yakışıklı erkekler. Küçük bir tango resitali gibiydi benim için. Tabi ki başrol oyuncusu Barış Yağcı'yı o etkileyici ses tonuyla sahnede seyretmekse ayrı bir keyifti benim için.
İyi seyirler...


28 Kasım 2013 Perşembe

Michelangelo

Daha öncede belirttiğim gibi ağırlıklı olarak devlet ve şehir tiyatrolarını takip edebiliyorum. Sizlere geçen sene seyretme şansını bulduğum, bu sezonda  devlet tiyatrolarında sergilenmeye devam eden Michelangelo'dan bahsetmek istiyorum.
Ama öncelikle oyunu seyrettiğim Üsküdar Tekel Sahne' yi anlatmak gerekir. Alışveriş merkezi ya da ne bileyim güzel bir ofis binasına dönüştürmek dururken, hiç olmadı yıkıp boğaz manzaralı rezidanslar inşa etmek yerine tiyatro binasına çevrilmiş bir yapı Tekel Sahne. Eski tütün depoları. İçinde Tekel ve Stüdyo Sahne'leri yer alıyor. Küçücük iki sahne. Evinizin salonunda tiyatro seyrediyor gibi oluyorsunuz.Sıcacık bir ortam. Hatta bilet aldığınızda koltuk numarası olmuyor. Çünkü alışageldiğimiz tiyatro koltukları yok. Biraz rahatsız sandalyeleri var diyelim. Önce gelen önden yer kapar.
Ve bu mekanda seyredilecek en iyi oyunlardan biri Michelangelo. Bir Röneans dahisinin gel-gitlerle, çalkantılarla dolu yaşamından küçük kesitlerin sunulduğu, ünlü eserlerini yapış sürecinin anlatıldığı, dönemin siyasi yapısına da bir anlamda ışık tutan, görsel bir şölenle sona eren bir oyun. Bir tiyatro oyununun bu kadar güzel bir finali olabilir. Çoğunlukla televizyon dizilerinden tanıdığımız Atilla Şendil (adını çıkaramasanız bile resmini görünce tanıdığınızı farkedeceksiniz.) Michelangelo rolünün hakkını fazlasıyla vermektedir.
İçimden bir ses diğer tiyatro sahnelerinde bu oyun bu kadar keyif vermez diyor. Sanki o dekor bu sahne için özel hazırlanmış gibi. Bu oyunu seyretmek isterseniz Üsküdar tekel sahnesine yolunuzu düşürün. Hem çıkışta yolun karşısındaki banklar boşsa oturup şöyle bir boğaz havası da almış olursunuz. Fena mı?
İyi seyirler...




Perdemiz açılıyor

Merhaba,
Bu blogu oluşturalı yaklaşık15 gün oldu ama bi türlü bişeyler yazmak kısmet olmamıştı. Herhalde ne yazacağımı bilemememden kaynaklanıyordu bu gecikme. Şimdi biliyor muyum peki? Hayır. Ama biryerlerden başlamak gerekiyor.
Tabi yazmaya başlamadan önce bu blog yazma fikrinin mimarı (her anlamda mimar) Didem Baycan'a teşekkür etmek istiyorum.
Adından da anlaşılacağı üzere tiyatro muhabbeti yapacağız burada. Bir tiyatro eleştirmeni değilim. Tiyatrodan anladığımı bile iddia etmiyorum. Ama çok uzun yıllardır iyi bir tiyatro seyircisi olduğumu, sezondaki oyunları (ne yazık ki ücretlerinden dolayı sadece devlet ve şehir tiyatroları..) sürekli takip etmeye çalıştığımı söyleyebilirim. Sonrasında da çevremdekilere kendi çapımda oyunlar hakkında bilgi verip, onları bir nebzede olsa yönlendirdiğimi  itiraf etmeliyim. En güzel tarafı da önerdiğim oyunlara giden birisinin "İyi ki gitmişim bu oyuna ." demesi.
İşte yapacağımız sadece bu olayı kağıda dökmek.
Fazla söze gerek yok.
İyi seyirler..